Nakil Girişimi
Böbrek nakli girişimi temelde iki bölüme ayrılabilir: Vericiden böbreği alma ve bunu alıcıya nakletme. İkinci işle bunlardan ilki damarlarla, ikincisi de boşaltım sistemiyle ilgilidir.
• Alma işlemi – İlk bakışta kolay gibi görünen bu girişim, aslında son derece dikkatli ve titiz bir uygulamayı gerektirir. Böbreğin kapsülüne zarar vermeden ve örselenmeden alınması gerekir. Böbrek toplardamarı olabildiğince uzun kalacak biçimde ve düzgün olarak çıkarılmalıdır. Atardamar için de aynı işleme böbrek atardamarının çıkış yeri olan aorttan başlanmalıdır. Böylece çıkarılan böbrek, kan akımı sağlanarak uzun bir süre (30-48 saat) korunabilir.
Koruma işleminin temel öğesi metabolizmayı ve biyokimyasal işlevleri yavaşlatmak üzere organın soğutulmasıdır. Böbreği soğutmak için sıcaklığı 10°C’nin altında olan bir çözelti birkaç dakika boyunca atardamardan enjekte edilir ve toplardamardan çıkması beklenir. Bu sırada böbreğin sarımsı- beyaz bir renk aldığı gözlenir. Bu işlemle soğutulan böbrek, verici ile alıcı arasındaki uzaklığın fazla olduğu durumlarda genellikle uçakla taşınır.
• Nakil işlemi – Bazı özel durumlar dışında, vericiden alman böbrek alıcının sağ ya da sol kalça boşluğuna yerleştirilir; sağa mı, yoksa sola mı yerleştirileceği vericinin hangi böbreği olduğuna bağlıdır. Teknik nedenlerle vericinin sol böbreğinin alıcının sağ kalça boşluğuna yerleştirilmesi uygundur.
Ameliyattan sonra hasta birkaç gün boyunca steril bir odada tutulur. Her saat başı vücut sıcaklığı, kan basıncı ve idrar miktarı kontrol edilir. Ayrıca hastaya yeterli miktarda sıvı verilir. Hastanın böbrek işlevleri hızla yerine gelmezse diyaliz (periton diyalizi ya da hemodiyaliz) uygulanır.
Dördüncü günde idrar kesesi sondası çıkarılır; hastanın yatağından kalkması ve ağızdan beslenmesi sağlanır. Herhangi bir komplikasyon gelişmezse hasta genellikle 15. günde taburcu edilir. Daha sonra her gün kontrol için hastaneye gitmesi gerekir. Nakil işleminin üzerinden bir yıl geçtikten sonra kontrol aylık olarak sürdürülür.
İncelemeler
İzleme dönemindeki hastaların sık sık tansiyonu ölçülür; böbrek işlevleriyle ilgili biyokimyasal veriler (kanda üre, kreatinin vb) ve kan şekeri düzeyi değerlendirilir; kan sayımı ve idrar tahlili yapılır. Sorunsuz olgularda kanda ürik asit düzeyi, kolesterol, trigliseritler, elektroforez ve karaciğer işlevleri daha seyrek kontrol edilir.
Böbrek nakli ameliyatından hemen sonra özel aygıtlarla da bazı incelemelerin yapılması gerekir. Bunlardan anjiyosintigrafı hiç idrarı olmayan hastalarda böbreğe kan gitmemesinin atardamar trombozuna mı, (pıhtıyla tıkanma) yoksa kesin doku reddine mi bağlı olduğunu belirlemeye yarar.
Ürografi ise böbrek ve idrar yollarının görüntülenmesini, idrar borusundaki olası darlıkların ortaya çıkarılmasını sağlar. Ama bu inceleme sırasında hastaya verilen iyotlu kontrast madde ender de olsa toksik bir etki yaratabilir.
Ayrıca nakledilen böbrek böğür kemiğinin yassı bölümünün önünde yer aldığından ve kontrast madde süzme işlevi yeterli olan böbreklerde bile yeterince yoğunlaşmadığından çok iyi bir görüntü elde edilemez. Bu nedenlerle nakledilmiş böbreğin daha kolay ve daha iyi görüntülenmesine olanak veren ultrasonografıye gittikçe daha çok başvurulmaktadır.
Ultrasonografi aynı zamanda böbrek dışı bölgelerdeki sıvı birikimlerini, böbreğin boyutlarını, ödem olup olmadığını (ödem varsa böbrek piramitleri koyu görünür) ve idrar yollarındaki tıkanıklıkları belirlemeye yarar.