Mineraller
Bitkisel ve hayvansal kökenli bütün besinlerde bol miktarda bulunan sodyum ve potasyum dışındaki bazı minerallerin belirli miktarlarda alınması gerekir. Bunların hemen hepsi günlük beslenme sırasında vücuda girer. Ama bazen metabolizma gereksinimlerini karşılayacak miktarlarda alınamayabilirler. Özellikle çocuklarda, ruhsal gerginlik durumunda, yaralanmalarda, kronik hastalıklarda mineral açığı ortaya çıkabilir.
Kalsiyum – Vücudun kalsiyum gereksinimi genellikle süt ve süt ürünleriyle karşılanır. Vücutta kalsiyumun büyük bölümü (yüzde 90) kemikte depolanır. Kemik dokusu ile kan arasında dinamik bir kalsiyum alışverişi vardır. D vitamini, paratiroit hormon ve kalsitonin hem bu alışverişi, hem de bağırsaktan kalsiyum emilimini, idrar ve dışkıyla kalsiyum atılmasını karmaşık bir etkileşim süreciyle denetler.
Kemiklerde gerekli sertliğin sağlanması yanında, kalsiyum sinir uyarısı ve kas kasılması için temel öneme sahip bir mineraldir. Aynca hücreler arası yapışma ve hücre zarı yapısında önemli işlevleri vardır. Büyüme, gebelik ve emzirme dönemlerinde vücuda daha çok kalsiyum gerekir. Önerilen günlük kalsiyum dozu 800 mg’dir.
Fosfor – Vücutta kalsiyum dengesinin sağlanmasında, karbonhidrat, lipitler ve proteinlerle ilgili tepkimelerin oluşmasında önemli rol oynayan bir mineraldir. Vücudun kimyasal enerjisi “yüksek enerjili fosfat bileşikleri” biçiminde depolanır. Element halindeki fosforun çok zehirli olmasına karşılık besinlerle alınan fosfatlar “zehirsizdir.
İyot – Temel işlevleri tiroit bezinin çalışması ve tiroit hormonlarından tiroksinin (T4) bireşimlenmesiyle ilgilidir.
Beslenmede deniz ürünlerinin bulunması yeterli iyot alımını sağlar. Sofra tuzuna eklenen iyot, besinlerde bu minerali yeterince alamayanları iyot eksikliğine bağlı guatrdan korur. Element halindeki iyot çok zehirlidir ve tıpta yalnızca mikrop öldürücü olarak kullanılır.
Demir – Kanda oksijeni taşıyan hemoglobin molekülünün ve hücre solunumundan sorumlu enzimlerin temel bileşenidir. Demir bakımından zengin besinler et (özellikle karaciğer ve yürek), yumurta sarısı, yeşil sebzeler ve kayısı gibi bazı meyvelerdir. Çocuklarda, gebelikte, âdet görme sırasında, aşırı kan kaybı ve kanamalı hastalıklarda demir: gereksinimi artar. Normal durumlarda günlük beslenmeyle kolayca alınabilen 10-15 mg demir yeterli sayılır. Kansızlıkla sonuçlanan demir eksikliği ek demir alımıyla tedavi edilebilir.
Magnezyum – İnsan vücudu için teme! öneme sahip bir mineraldir. Kas ve sinirlerin çalışmasında, protein bireşiminde rol alır. Alkolizm, şeker hastalığı, pankreas iltihabı ve böbrek hastalıklarında magnezyum eksikliği görülebilir. Uzun süren magnezyum eksikli kalp ve iskelet kaslarında ağır bozuk hıklara yol açabilir. Magnezyum fazlalığı ise böbrek hastalıklarına, kas zayıflığına ve yüksek tansiyona neden olur.
Flüor – Diş gelişiminde ve kalsiyumu kemiklere bağlanmasında gerekli bi mineraldir. Suda çözünen bir elemem olan flüorun başlıca kaynağı içme sularıdır. Uzun süre fazla miktarda flüor alımı diş minelerinde lekelenmeye yol açar. Bir kerede alınan doz çok yüksekse öldürücü olabilen akut flüor zehirlenmesi görülebilir.
Çinko ve vücuttaki öbür eser mineraller – Çinko özellikle karbonik anhidraz enziminin temel bileşeni olarak alyuvarlarda bulunur. Çinko sağlayan yiyecekler arasında ekmek, istiridye ve fasulye sayılabilir. İç organlarda ve deniz ürünlerinde bulunan eser elementlerden selenyumun kanseri önleyici etkisi olduğu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği ileri sürülmektedir. Bor, krom, klor, balar, manganez, molibden, silikon, kükürt ve vanadyum elementlerinin de çok az miktarlarının sağlıklı yaşam için gerekli olduğu kabul edilmektedir. Bütün bu maddeler dengeli beslenmeyle doğal olarak alınabilir.