tedavisi, belirtileri, Hakkında Bilgi, Nedir

Kortizonlar – Kortikosteroitler

Kortikosteroit hormonlar ve yapay türevleri günümüzde birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Bu steroit grubu hormonlar çok değerli ilaçlar olmakla birlikte çeşitli yan etkileri nedeniyle çok dikkatli bir biçimde kullanılmalıdır.

Hormonlar vücuttaki özelleşmiş sal­gı bezlerinden üretilen ve çeşitli organ ya da sistemlerin işlevlerini etkileyen organik maddelerdir. Tedavi amacıyla uzun süredir kullanılan hormonlar bazı hastalıklarda çok yararlı olmaktadır. Ör­neğin pankreasın yetersiz instilin salgı­laması sonucu ortaya çıkan şeker hasta­lığında hastalar insülinle tedavi edilir. Tiroit hormonunun yetersiz salgılanma­sına bağlı hipotiroidizm olguları tiroit hormonları verilerek denetim altına alı­nır. Hormon tedavisi vücutta bir hormo­nun salgılanmasını baskılamak amacıyla da kullanılır. Örneğin, gebeliği önleyici ilaçlarda Östrojen vardır. Bu hormon gonadotropinin hipofizden salgılanmasını engeller. Böylece östrojen eksikliği ne­deniyle yumurtlama gerçekleşemez. Böbreküstü bezi kabuğundan salgılanan steroit yapıdaki hormonlar ile bunların daha etkili olan yapay türevleri birçok hastalığın tedavisinde kullanılır.

BÖBREKÜSTÜ BEZİ HORMONLARI

Günümüzde böbreküstü bezi kabuğun­dan elde edilen hormonların sayısı otu­za yakındır. Ama bunlardan ancak bir­kaçının metabolizmada etkin olduğu an­laşılmıştır. Steroit hormonlar üç gruba ayrılabilir: Glükokortikoitler, mineralo-kortikoitler, androjen ve östrojenler. Te­davi edici özellikleri bakımından en önemli steroit grubu olan glükokortiko­itler karbonhidrat metabolizmasını etki­ler. Kortizon ve hidrokortizori olarak da bilinen kortizol bunlar arasındadır. Ama kortizon bazen genel bir ad olarak korti­zol ve türevlerini kapsayacak biçimde kullanılmaktadır. Mineralokortikoit gru­buna giren aldosteron, sodyum ve po­tasyum gibi maddelerin metabolizma­sında rol oynar. Androjen ve östrojenler ise eşey bezlerinden (yumurtalık ve er-bezleri) üretilenlerle aynı yapıdadır. Böbrek toplardamarı kanındaki hor­monların incelenmesiyle, böbreküstü bezinden salgılanan glükokortikoitlerin yüzde 90’ının kortizol, yüzde 10’unun da kortikosteron yapısında olduğu gö­rülmüştür.

KULLANIM ALANLARI

Kortikosteroitler öncelikle iltihabi has­talıkların tedavisinde kullanılır. Yararlı oldukları hastalıkların listesi oldukça uzundur. Bunların başlıcalan arasında romatoit artrit, sistemik kızartılı lupus, osteoartrit (kemik ve eklemin birlikte il­tihaplanması) nefrotik sendrom, kronik ülserli kolit, alerjik hastalıklar, şok gir­me, bazı lösemi (kan kanseri) ve tümör tipleri sayılabilir. Ama yan etkileri ne­deniyle çoğu zaman tedavide ilk seçe­nek sayılmazlar.

NASIL ETKİ EDER?

Kortikosteroitlerin iltihaba karşı etkileri lizozomların zarını sağlamlaştırmalarındandır. Lizozomlar, hücrelerde bulunan ve enzim içeren çok küçük ya­pılardır. Kortikosteroitlerin etkisiyle bu enzimlerin iltihaplı dokudan dışarı çık­ması ve hücrelere zarar vermesi engelle­nir ya da sınırlanır. Kortikosteroitlerin kullanılması sonucu iltihabın sıcaklık ar­tışı, kızarma, ağn ve işlevlerin bozulma­sı gibi belirtileri kısmen ya da bütünüyle ortadan kalkar.

Kortikosteroitlerin Özbağışıklık siste­mi tepkimelerini ve alerjik tepkimeleri nasıl engellediği tam olarak bilinme­mektedir. Antikor yapımıyla bağlantılı olmayan bu maddeler antijen-antikor tepkimesini, düz kas ve derinin duyarlı hücrelerinden histamin salgılanmasını etkilemezler. Ama gene de bağışıklık sistemiyle ilgili tepkimeler üzerinde en­gelleyici bir etkileri vardır. Bu durum kortikosteroitlerin lizozom zarını sağlamlaştırıcı etkisine bağlı olabilir. Kortikosteroitlerin en önemli etkileri kılcal damarlardaki geçirgenliğin azal­ması, kalp atımlanyla pompalanan kan hacminin artması ve otonom sinir siste­mi kökenli damar hareketlerinin güçlenmesidir.

DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

Hemen her ilacın kullanımında geçerli kurallar bu grupta yer alan ilaçlar için de büyük önem taşır. Öncelikle de korti­kosteroitlerin kesin tanı konmadan kul­lanılmaması gerektiği unutulmamalıdır. Bu ilaçlar, bazı hastalıkların nedenlerini ortadan kaldırmadan hastanın yakınma­larını Önemli ölçüde hafifletir. Olumsuz
etkilerin ortaya çıkmasına karşın, baş­latılan tedaviden vazgeçmek güç olabi­lir. Kortikosteroitlerle istenilen etki el­de edildikten sonra doz yavaş yavaş azaltılmalıdır. İlacm birdenbire kesil­mesi hastalığın alevlenmesine yol aça­bilir.

Kortikosteroit tedavisinin ilk hafta­sında kan basıncı ve vücut ağırlığı de­netim altında tutulmalıdır. Ayrıca belli aralıklarla bazı testler yapılmalıdır. Bu testler kan sayımı, alyuvar çökme hızı (sedimantasyon), idrarda şeker ve kan­da potasyum düzeyinin ölçülmesidir. Hasta bol protein almalı, ödem varsa sodyumdan kaçınmalı, ama potasyum alımını artırmalıdır. Bütün bunlar korti­kosteroitlerin dikkatli ve titiz bir biçim­de kullanılması gerektiğini açıkça gös­termektedir.

Kortikosteroitler böbreküstü bezi kabuğunun etkinliğini düzenleyen adrenokortikotrop (ACTH) hormonun sal­gılanmasını baskılar ve azaltır. Miyokart (kalp kası) bozukluğu olan hastalarda kortikosteroitler dikkat­li kullanılmalıdır. Çünkü kortikosteroit­ler dolaşımdaki kan hacmini artırarak kalp yetmezliğine yol açabilir. Korti­kosteroitler böbrek yetmezliğinde de kullanılmamalıdır. Ama bazı böbrek hastalıklarında bu ilaçların özelükle kullanılması gerekebilir.

Kortikosteroitler hastaların büyük bölümünün genel durumunu iyileştir­mesine karşın, bazı hastalarda uykusuz­luğa ve ruhsal bozukluklara yol açabi­lir. Bu nedenle, ruhsal bozukluklarla il­gili ilk belirtiler ortaya çıktığında korti­kosteroitler kesilmeli ya da önemli öl­çüde azaltılmalıdır.

KULLANILMAMASI GEREKEN DURUMLAR
Kortikosteroitlerin kullanılmaması ge­reken durumların başında verem hasta­lığı gelir. Mutlaka kortikosteroit kulla­nılması gerekiyorsa yoğun bir verem tedavisi uygulanmalıdır.
Kortikosteroitlerin kullanılmaması gereken bir başka hastalık peptik ülser­dir. Çünkü bu durumda kortikosteroit­ler midede kanamaya ya da ülserin alevlenmesine yol açabilir. Kortikoste­roitler organizmanın direncini azaltarak mikropların yayılmasını kolaylaştırdık­larından enfeksiyon hastalıklarında kul­lanılamazlar.

Kortikosteroitlerin kullanılmaması gereken önemli durumlardan biri de korneada (saydamtabaka) uçuk virüsü­nün (herpes simplex) virüsünün yol aç­tığı bozukluklardır. Bu ilaçlar virüsle­rin çoğalmasını uyarır ve korneanın yaygın biçimde iltihaplanmasına neden olur. Kortikosteroitler bağışıklık siste­miyle ilgili bazı testlerden doğru so­nuçlar alınmasını da engelleyebilir.
Kortikosteroitlerin kullanımı kesil­diğinde hastada İştah kaybı, huzursuz­luk, halsizlik ve kaşıntı görülebilir. Bu durum, kortikosteroitlerin günde 100 mg kortizona eşdeğer dozda ve en az iki hafta kullanıhnası sonucu hipotala-mus-hipofiz-böbrek-üstü salgı sistemi­nin baskılanmasına bağlı olarak ortaya çıkar.

Kortikosteroitlerin pek çok yan etkisi vardır:

Kan şekerinde yükselme ve idrarla şeker çıkarılması (şeker hastalığına eği­lim).
• Ödem ve yüksek tansiyonla birlikte vücutta su ve tuz tutulması.
Kalsiyum ve azot dengesinin bozulmasıyla “birlikte protein kaybı ve kemik dokusunda kalsiyum kaybı (osleoporoz).
• Potasyum kaybı ve alkaloz (kanda ve vücut sıvılarında alkali düzeyinin yükselmesi).
Kadınlarda kıllanma, akne ve âdet çevriminin bozulması
• Peptik ülser.
Enfeksiyonlara karşı direncin azalması.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Güncel Konular