Davranışsal ve Duygusal Bozukluklar
Zihnin gizemi, pek çokları tarafından tıbbın son sınırı olarak kabul edilmektedir. Çalışan beynin görüntülerini almak için geliştirilen teknikler gibi, son ilimsel ilerlemeler; nasıl düşündüğümüzü, hafıza depoladığımızı ve duyguları nasıl hissedip yaşadığımızı izah etmeye başlamıştır.
İlimsel ilerlemeler ayrıca, davranış ve duyguları etkileyen hastalıklara olan bakış açımızı da değiştirmektedir. Batı medeniyetinde, birkaç asırdan beri, zihin kavramı vücut kavramından ayrılmıştı. Özellikle, zihin hastalıkları vücut hastalıkları kadar meşru görülmedi. Tarihi açıdan bakıldığında, zihin hastalıkları bir hastalık olarak görülmedi. Daha ziyade kişilik kusurları olarak kabul edildi, eğer yeteri kadar iradesi varsa kişinin üstesinden gelebileceği şeyler olarak görüldü.
Bu bakış açısı değişmiştir. Duygu ya da davranış bozukluklarının çoğu, kişinin yaşam deneyimleri ve stresli durumlar ile birlikte beyindeki fiziksel faktörlerin birbirini etkilemesi ile ortaya çıkar.
En önemli fiziksel faktörler, beyindeki kritik kimyasal maddelerdir. Beyin, nöron adı verilen ve kimyasalları sinyaller olarak kullanarak “birbiriyle konuşan” milyarlarca sinir hücresi içerir.
Kimyasal kuryeler (mesaj taşıyıcılar), elektriksel itkileri uyararak ya da azaltarak sinir hücreleri arasında seyahat eder. Norepinefrin, dopamin, gamma-aminobutrik asit, ve serotonin; nörotransmiter adı verilen bu kimyasallardan bazılarıdır. Pek çok duygusal ya da davranışsal bozukluklarda, beynin kritik bölgelerinde, bu nörotransmiter’lerden, haddinden fazla ya da gereğinden az bulunduğuna inanılmaktadır. Nörokimyasal aktivite, düşünce prosesi, duygusal deneyimler, hafıza ve tüm duyular dahil olmak üzere; beyninizin yaptığı her şeyin temelinde yatar (temelini oluşturur).
Bazen, zihni bozukluklara yatkınlık kalıtsaldır. Bazı akıl hastalıklarında, kalıtsal bir unsur önemlidir. Örneğin, ikizlerden biri bipolar bozukluktan muzdarip ise, diğerinde de bu bozukluğun görülme olasılığının yüzde 80 olduğunu araştırmalar göstermektedir. Bu ikizler, ayrı ayrı yetişseler ve farklı yaşam deneyimlerine maruz kalsalar bile, diğerinde bu hastalığın gelişmesi, ortalama bir kişiye göre daha muhtemeldir. Ayrıca depresyon, anksiyete ve madde bağımlılığı ile alakalı, kuvvetli kalıtsal eğilimler de bulgulanmıştır.
Aynı zamanda, beyin kimyasını ilgilendiren kalıtsal fiziksel faktörlerin, davranışsal ve duygusal hastalıkların tümünü
izah etmediği de barizdir. Her ne kadar bozukluk fiziksel temelli de olsa; bir kişinin ailesi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri, finansal ve iş durumu, stresli hadiseler, bir davranışsal veya duygusal bozukluk oluşmasında önemli rol oynar. Basit ifadesiyle, beyninizdeki kimyasal oluşum, sizi, bazı duygusal bozukluklara karşı hassaslaştırabilir. Ama yaşamınızdaki hadiseler, hassasiyeti meydana çıkartır.
Duygusal bozukluk ve normal bir yaşam deneyimi arasında gayet ince bir sınır bulunabilir. Pek çok insan, stres veya kaybetmeye cevaben, önemli anksiyete veya depresyon dönemleri yaşar. Bazen, davranışsal ve duygusal tepkiler, bireyin aile ya da kültürel yetişme tarzından ciddi şekilde etkilenir.
Tedavi
Pek çok zihni bozuklukta karşılaşılan beyin kimyasındaki değişiklikler, tedavi için hedef olarak kullanılır. Bozulmuş beyin kimyasını normale döndüren ilaçlar, zihni hastalıkların tedavisinde, önemli iyileşmelere / gelişmelere önayak olmuştur.
Bununla beraber, ilaçlar, davranışsal ve duygusal bozukluklarda yegane tedavi aracı değildir. Bazı hastalıklarda pek fazla etkili değildirler. Bazı kişiler için, davranışsal terapi, bilişsel terapi, psikoterapi ve psikoanaliz ; ilaç tedavisine yardımcı olur ve bazen ilaç kullanılmaksızın faydalı olur.
”Psikoterapi” kelimesi, Yunancada, “ruhun iyileştirilmesi” anlamına gelir. Psikoterapinin çeşitli şekilleri vardır. Psikoanaliz, danışma, aile terapisi, hep psikoterapinin türleridir.
Psikoterapi okulları geniş ölçüde çeşitlilik arz eder. Dolayısıyla, terapistinizin önce teorik oryantasyonunu sorgulamak akıllıca olur.
Terapistler, çok farklı türdeki sağlık profesyonellerinden olabilir. Doktorunuz, sorununuzu değerlendirmenize yardımcı olmak ve doğru tedaviyi uygulamak üzere, uygun bir uzman önerecektir.
Ne Zaman ve Kimden Yardım Alınmalı?
Günlük fonksiyonlarınızı etkileyen stresli düşünceler ve duygularınız varsa veya uyku, konsantre olma, arkadaşlar ve akrabalarla ilişki kurma zorluğu çekiyorsanız, doktorunuzla konuşun. Bazen, zihni zor durum, bir fiziksel hastalığın işareti olabilir, ve doktorunuz diğer bir hastalık ya da bozukluğu hükmetmek üzere testler uygulayabilir.
Ayrıca, bir psikiyatri uzmanının değerlendirmesine de ihtiyaç duyabilirsiniz. Psikoterapinin başarısı, terapistiniz ile olan iyi ilişkinize bağlıdır. Bu sebeple, doktorunuzdan, sizle iyi çalışabilecek iki ya da üç terapist ismi isteyin ve karar vermeden önce her biriyle görüşün.