Şizofreni
Şizofreni gerçek hayatla bağlantının koptuğu, kişiliğin devamlı ya da geçici bir süre bozulduğu, algılama kusurlarının görüldüğü bir grup ruhsal hastalık belirtilerinin genel ismidir. Şizo dağılmak demektir, freni ise akıl anlamına gelir. Böylece şizofreni tkelimesi aklın gerçeklerden uzaklaşması, dağılması manasına gelir. Oldukça sık rastlanan, bu hastalığın bir diğer ismi de erken bunamadır.
Hasta gerçek yani dış dünyayı kabullenmeyerek kendi yarattığı iç dünyasında yaşar. Hal ve hareketleri kendi hayal dünyasıyla alakalı olduğu için dışarıdan yorumlanması oldukça zordur. Konuşması bozuk olabilir ve söyledikleri herkesçe algılanmaz. Gerçeği normal bir şekilde algılayamaz. Kendisine yabancı gelen bazı yaşantılar geçirir. Düşünce duygu, içgüdü ve hareket bozulur.
Çok defa hastalık yeniler ve her defasında mesleklerine geri döndürülebilenler yüzde yirmi beşi geçmez. Hastalığın sebebi bugün maalesef bilinmemekte, konuyla ilgili olarak çok farklı düşünceler ileri sürülmektedir. Soydan geçme bir etkenin varlığı kabul edilmekteyse de nasıl geçtiği açıklanamamaktadır. Organik etkenlerden şizofreni ile ilgili birçok biokimyasal anomaliler bildirilmiştir.
Liserjik asit ve meskalin gibi ilaçların, bunları kullanan insanlarda şizofrenik hastalar ile ortak özellikler gösteren bazı psikolojik durumlar meydana getirdiği görülmüştür. Ancak psikiyatrik hastalıkların insanlara mahsus olması nedeniyle bu ilaçlarla yapılacak hayvan deneylerinin sonuçları insan davranışları ile karşılaştırılıp açıklanamamıştır. Şizofreni hastalığını 19.yüzyılın sonunda Kraepelin erken bunama olarak tarif ederken, yetişkinlerde görülen üç ayrı psikiyatrik tabloyu yani hebefreni, katatoni ve paranoik bunamayı bir araya getiriyordu
Kraepelin’e göre bu ruhsal hastalıkların hepsinde aynı temel belirti yani duyarsızlık hali vardır ve bu durumlar aynı insanda birlikte veya art arda görülür. Hepsi bunamaya benzer bir sonuca ulaşır. Yani ruhsal fonksiyonların dağılıp çözülmesi ile sonuçlanır.
Hebefreni: En sık rastlanan şizofreni tiplerinden biridir.
Şizofreni, daha çok halüsinasyonlarla kendini gösterir.
1 — En bilineni, hastanın birtakım sesler duyduğunu sandığı işitme halüsinasyonudur.
2 — Bazen şizofrenik vaka, çok anormal tepkilerde bulunur. Çok üzgün ve umutsuz olduğu bir anda, aniden gülmeye başlar.
3 — Katatoni, az görülen bir belirtidir. Hasta, kendi iç dünyasına dönerek çevresinde olanlarla hiç ilgilenmez.
4 — Şizofreniklerdeki isteksizlik ve uyumsuzluk, onları toplumda işsizler ordusuna iter.
Şizofreni, sabuklamalar ve halüsinasyonlar, duygusal ifade kaybı, ve düşünce ve konuşma karışıklığı yaşanan ciddi bir zihin hastalığıdır. Psikozun en yaygın türüdür.
Tedavi edilmemiş şizofrenisi olan bir kişi, genellikle, kendini günlük ilişkilerden uzaklaştırarak bir fantezi ve garip davranışlar dünyasına çekilir. Şizofreni genellikle ergenlik döneminde ya da yetişkinliğin ilk yıllarında başlar. Kadın, erkek eşit olarak, dünya nüfusunun takriben yüzde 1′ini etkilemektedir.
Doktorlar, şizofreniyi üç kategori şeklinde sınıflandırmaktadır:
(1) Zulüm gördüğüne dair sabuklamalar veya fazlasıyla görkemli sabuklamalar (”Dünyanın kralıyım”) ve işitsel halüsinasyonlar şeklinde nitelendirilebilecek paranoid şizofreni;
(2) Kişinin hareket etmeyi ve konuşmayı kestiği ve aniden çok heyecanlandığı, katatonik şizofreni;
(3) Kişinin tutarsız olduğu ve ya doğru olmayan duygular sergilediği ya da ifadesizleştiği, ayırt edilmemiş şizofreni.
Şizofreninin sebebi bilinmemektedir.
Önemli bir kalıtsal unsur vardır: İki şizofrenli ebeveynin çocuğunun, şizofrenik olma şansı yüzde 40′tır (ortalama risk yüzde l’dir). Ayrıca, net olarak anlaşılamamış sebeplerden dolayı, Şubat ya da Mart aylarında doğmuş olmak da riski arttırabilir.
Söz konusu kişilerde, beyin yapısı ve kimyası anormaldir. Beyin ya haddinden fazla nörotransmiter dopamin üretmekte; ya da etkilerine aşırı derecede hassas olmaktadır. Şizofreniye karşı en başarılı ilaçlar, dopamin üretimini azaltırlar. Bir zamanlar pek çok psikiyatri uzmanı, bir zamanlar, şizofreninin çocuk ve ebeveynler arasındaki etkileşimdeki bir anormallikten kaynaklandığına inanıyorlardı; bugün pek azı bu teoriye inanıyor.
SEMPTOMLAR – BELİRTİLER
Şizofreninin semptomları tedricen gelişir (her ne kadar aniden ortaya çıkabilse de). Hırpani bir görünüş, sosyal ilişkilerden çekilme veya okul ya da işte performans bozukluğu; genellikle ilk belirtilerdir.
Şizofreni dönemler halinde kötüleşir ve iyileşir. Kötüleşme döneminde, düşünceler psikotik-leşir. Şizofrenili kişilerde, kendilerini insanüstü başarılara sahip ya da ünlü, kahraman figürler zannettikleri, büyüklük sabuk-lamalan olabilir. Seslerin kendilerine hakaret ettiği ya da bir takım şeyleri yapmaları için emirler verdiği şeklinde, işitsel halüsinasyonları olabilir.
Söz konusu kişiler, diğer kişilerin, kendi düşüncelerini dinlediği ya da “çaldığı” şeklinde sabuklamalar geliştirebilirler. Bir konudan başka bir konuya hızlı ve mantıksız geçişler yapabilir, anlamsız kafiyelerle konuşabilir, ya da kelimeler uydurabilirler. Söz konusu kişiler, çekik kalabilir, sosyal olarak uygunsuz davranabilirler.
Şizofreni en şiddetli şekli aldığında, söz konusu kişiler, kendilerine zarar verebilir, intihara teşebbüs edebilir, ya da diğer kişilere karşı sertleşebilirler. Şizofreni kişilerin, iki ya da daha fazla farklı kişi (lik) arasında gidip geldikleri şeklinde, “bölünmüş kişilik” sergilediklerine dair yanlış bir kanı vardır. Kişilerin bu gibi bölünmüş kişilikler sergilediği nadir zamanlar vardır. Ama şizofreni bu değildir.
TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Eğer kişi çok huzursuz ve altüst olmuş görünüyorsa, onu yalnız bırakmayın. Bazı durumlarda, şizofren bir kişinin dengesine kavuşaırulmasının yegane yolu, kendi iradesi dışında, hastaneye kaldırılmasıdır.
Her ne kadar daima başarıyla tedavi edilemeyen ciddi bir hastalık olarak kalsa da, haloperidol ve chlorpromazine gibi antipsikotik ilaçlar, şizofreniye olan bakış açısını bir hayli düzeltmiştir. Antipsikotik ilaçlar, halüsinasyonlar ve sabuklamaları azaltmada ve mantıklı düşüncelerin sürdürülmesine yardımcı olmada etkilidirler. Ama bu ilaçların işlerini iyi yapabilmesi için ısrarla kullanılmaları ve belli bir zaman gereklidir. İlaçlar, tekrarlamanın önlenmesine yardımcı olur.
İlk birkaç hafta boyunca, antipsikotik ilaçlar ağız kuruluğu, görüş bozukluğu, işeme zorluğu gibi yan tesirlere sebep olabilir. Uzun dönem kullanımdan sonra, en ciddi yan etki tardif dyskinesia adı verilen bir hareket bozukluğudur.
Tardif dyskinesia, dilin aniden ağızdan sarktığı bir durum olup, ağız ve dilin devamlı çiğneme hareketi yapması halidir. Antipsikotik ilaçlan uzun dönemler boyunca kullanan kişilerin yüzde 15 ila 20’sinde görülür. Bu durumun tam bir tedavisi olmamakla beraber, pek çok kişide, ilaç kesildiğinde, kendiliğinden kaybolur.
Geleneksel antipsikotik ilaçlann düşük dozlan, şizofrenideki psikotik düşünme şeklini en aza indirgemede yüksek dozlar kadar etkilidir ve tardif dyskinesia’ya sebep olması daha az muhtemeldir.
– Clozapine, risperidone, olanzapine ve quetiapine – dahil olmak üzere, yeni bir ilaç nesli, tardif dyskinesia’ya sebep olmuyor gibi görünmektedir. Ama diğer yan tesirlere yol açmaktadır. Bu ilaçlar, daha geleneksel antipsikotik ilaçlara cevap vermemiş kişilerin tedavisi için kullanılmaktadır. Ama şimdilerde, bazı doktorlar tarafından ilk tedavi olarak uygulanmaktadır.
Şizofrenli kişiler ayrıca ev grupları ve barınma atölyelerinden de faydalanabilir. Yüzde 20′den azı, tam gün çalışabilir. Ayrıca aile destek terapisinin, hastalığın nüksetmesini önlemeye yardımcı olduğu da bulgulanmıştır.
En iyi prognoz ( Bir hastalığın sonu hakkında önceden hüküm verme), aile ilgisi, psikoterapi ve düzenli ilaç kullanımı gibi görünmektedir. Psikoanaliz faydalı değilken, güvenilen bir terapist ile periyodik temas çok yardımcı olabilir. Pek çok şizofrenli kişi, ailesi ve arkadaşlanyla destek ilişkileri kurma ve sürdürmede zorluk çeker; bir terapist, hastalıktan muzdarip kişinin dünya ile yegane bağlantısı olabilir.
Şizofreni Hastalığı Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin Aşağıda Yer Alan Videoyu Sonuna Kadar İzlemeniz Tavsiye Edilir