Uyarıcılar
Sinir sistemini, özellikle beyni uyarıcı etkisi olan ilaçlan kullanmanın başlıca sakıncaları yorgunluğun maskelenmesi, ruhsal ve kimyasal bağımlılığın kolaylıkla ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle amfetamin ve türevleri piyasadan çekilmiştir.
Buna karşılık, amfetamin türevi olmayan öteki uyarıcılar çocukluktaki aşın hareketlilik sendromlannda, zihinsel gelişme geriliklerinde ya da derin halsizlikle ortaya çıkan ağır nörolojik olgularda kullanılmaktadır.
Söz konusu maddeler yüksek dozlarda bile çok az öfori (aşırı neşe, aşırı kendine güven hali) oluşturur. Buna karşılık, uykusuzluk, aşın uyarüma ve bunaltı görülür. Bu nedenle uyarıcı ilaçlar bunaltılı, sancılı ve psikozlu hastalarda kesinlikle kullanılın amalidir.
Uyancılar arasında kafeinin özel bir yeri vardır. Öteki ilaçlarla birlikte, migren ya da başka ağrılarla alerjik belirtilerde kullanılan antihistaminiklerin oluşturduğu uyku halini ortadan kaldırmak için kullanılır. Kafein çayda ve kahvede bulunur.
• Kahve – Sinir sistemini uyarıcı besinlerden sayılır. Bu terim, güçlendirici ve uyancı farmakolojik etkileri olan maddeleri (kafein, teobromin) az miktarda içeren bitkileri kapsar. Bu bitkiler aynı zamanda aromatik maddeler ve yağlar da içerir. Besin olarak kullanıldığında genellikle suda kaynatılır ve şekerle içilir. Sinir sistemini uyaran içecekler arasında en yaygm kullanılanlar kahve, çay ve kakaodur. Çay ve kahve kaynatılarak hazırlanır, kakao ise ya çeşitli içeceklere ya da tatlılara katılır
Besleyicilik açısından, kahvenin kalori değeri yoktur, yalnızca içine konan şekerle kalori alınır. Kahvenin başlıca önemi, içinde bulunan ve farmakolojik açıdan etkin olan kafeine bağlıdır. Bir fincan kahvede (5-7 gr kahve), 0,05 gr ile 0,15 gr kafein bulunur. Bu miktar merkez sinir sisteminde uyancı etki gösterebilecek farmakolojik etkiye sahiptir.
Kahve ayrıca mide asiti ve safra sıvısı salgılanmasını sağlar, bağırsak hareketlerini hızlandırır, sindirim için oldukça yararlıdır. Buna karşılık, hazırlanma biçimi, alışkanlığın düzeyi, aç karnına ya da yemeklerden sonra alınması, her bireyde uyarılma eşiğinin farklı olması gibi nedenlerle etkisi değişir. Aşırı heyecanlı ve huzursuz kişiler, uykusuzluktan yakınanlar, tiroit bezi aşırı çalışanlar, ülser, mide rahatsızlığı olanlar, kalp hastaları ve gebeler aşırı kahve kullanmamalıdır.
• Çay – Çay yaprağının ve bundan hazırlanan içeceğin bileşimi önemli ölçüde üretildiği bölgeye göre değişmektedir. Örneğin, siyah Hint çayının içerdiği kafein kuru ağırlığının yüzde 2-3’ü kadardır; siyah Çin çayınınki yüzde 3,7 ye varabilir. Siyah Cava çayınınki yüzde 4,4, yeşil çayınki yüzde 3,3, Formoza çayınınki yüzde 3,7’dir.
Çayın bileşenleri arasında kuru ağırlığının yüzde 5’i kadar mineral tuzlan da vardır. Bunlardan özellikle flüor önemlidir. Bir fincan çay bu mineralin günlük gereksiniminin önemli bir bölümünü sağlar.
Çay, yoğun bir fiziksel etkinlikten sonra, içerdiği mineral tuzlarının vücut için güçlendirici etkisi ve kaslar üzerindeki etkisinden dolayı yararlıdır. İçerdiği etkili madde tein mide asitinin ve safra sıvılarının oluşumunu kolaylaştırarak sindirim sistemini uyardığından çay ikindi kahvaltısında ya da sonrasında da içilebilir. Açken çay içilmesi, sindirim sisteminde rahatsızlıklara yol açar. Bu nedenle İngilizler’in her zaman bisküvi, kek ve turtalarla birlikte “beş çayı alışkanlığı” sağlıklı beslenme örneklerinden biridir.