Aminoglikozitler
Amino glikozitler penisiline dirençli mikroplara karşı da etkili olan antibiyotiklerdir. Ama öbür antibiyotiklere göre toksik etkilerinin daha sık oluşu kullanımlarını sınırlar. Bu bakımdan doza ve tedavi süresine özellikle dikkat etmek gerekir.
Çeşitli mikropların neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde penisilin ve sefalosporinlerin yetersiz kalması uzmanları yeni antibiyotikleri araştırmaya yöneltmiştir. Rastlantı sonucunda bulunan penisilinden farklı olarak, streptomisinin bulunması amaca yönelik bir biçimde yürütülen araştırmaların sonucudur.
Öbür antibiyotiklerde olduğu gibi streptomisin kullanımının da dirençli mikropların ortaya çıkmasına yol açtığı belirlenince, streptomisinden yan sentetik yolla aminoglikozit denen yeni antibiyotikler geliştirilmiştir. Bunların anti-bakteriyel etki ve olası yan etkiler açısından bazı özellikleri vardır.
NASIL KULLANILIRLAR?
Aminoglikozit antibiyotikler bağırsakta çok az emilir ya da hiç emilmez. Bu nedenle yalnız sindirim kanalıyla sınırlı bir etki istendiğinde ağız yoluyla verilirler.
Bu kullanım genellikle birbirinden farklı özellikleri ve etki alanları olan neomisine ve paromisine özgüdür.
Söz konusu ilaçlar ağır karaciğer yetmezliğine bağlı beyin hasan (ensefa-lopati) olasılığında bağırsakta amonyak üreten bakterileri azaltmak ve kalınbağırsakla ilgili cerrahi girişimlere hazırlıkta normal olarak bağırsakta bulunan mikroplan azaltmak amacıyla kullanılır.
Paromisin bağırsağın amiplere bağlı gelişen hastalığının tedavisinde ağız yoluyla kullanılır ve hemen her zaman amiplere karşı etkili başka ilaçlarla birlikte verilir. Enfeksiyonun karaciğer ve akciğer gibi bağırsaktan farklı yerlerde bulunduğu durumlarda, ilaç bağırsaktan emilmediği için etkili değildir.
Bu iki tür dışındaki aminoglikozit antibiyotikler enjeksiyon yoluyla ya da yerel (deri, konjunktiva [göz dış zan], kulak vb) uygulamayla kullanılırlar.
NE ZAMAN. KULLANILIRLAR?
• Streptomisin: Streptomisinin en önemli kullanım alanı tüberküloz tedavisidir. Ama streptomisine dirençli tüberküloz basillerinin ortaya çıkmasının önlenmesi açısından başka tüberküloz ilaçlanyla birlikte verilir.
Streptomisin tüberkülozun yanı sıra veba ve tulareminin (Francisella tula-rensis türü bakterinin yol açtığı enfeksiyon hastalığı) tedavisinde de en etkili antibiyotiktir. Aynca penisilinle bileşimi iyi sonuç verir; iki ilaç özellikle bak-teriyel endokarditin (bakteri kökenli kalp iç zarı iltihabı) tedavisinde birlikte kullanılır.
Streptomisin aynca tetrasiklinle birlikte kullanıldığında bruselloz tedavisinde etkilidir. Bağırsak enfeksiyonlarında ve bakteriyel kökenli ishallerde de ağız yoluyla alınarak kullanılır.
• Neomisio: Neomisin genellikle başka antiseptiklerle birlikte yüzeysel enfeksiyonların tedavisinde toz ya da pomat biçiminde kullanılan değerli bir maddedir.
Ağız yoluyla kullanımı iki farklı amaca yöneliktir. Cerrahi girişimlerden önce ve ağır karaciğer yetmezliklerinde bağırsaktaki bakterileri temizlemede kullanılır.
• Öbür aminoglikozitler (gentamisin, kanamisin ve türevleri). Yalnız enjeksiyon ya da bölgesel uygulama (pomat, tozlar vb) yoluyla kullanılan güçlü etkiye sahip antibiyotiklerdir. Değişik tipleri olmakla birlikte, etkileri ve farmakolojik özellikleri açısından temelde benzerlik gösterirler. Kullanım alanları şunlardır:
– Hastanede edinilmiş dirençli solunum yolu enfeksiyonları (zatürree, akciğer zarı iltihabı, akciğer apsesi).
– Sindirim sistemi (özellikle karın zarı iltihabı) ve safra yollan enfeksiyonları.
– Dirençli mikropların yol açtığı idrar yolu enfeksiyonları (sistit [idrar kesesi iltihabı], piyelonefrit [böbreklerde enfeksiyon] taşa bağlı enfeksiyon).
– Deri (lokal uygulamalarda toz ya da pomat biçiminde) ve kemik enfeksiyonlarında; özellikle derin ve yaygın yanıklarda.
Aynca enfeksiyonun ağırlığı nedeniyle, hastalık etkeni mikrobu kesinleştirecek incelemelerin sonucundan önce, hızlı etki gösteren bir bakteri öldürücü tedavinin gerekli olduğu hastalarda Öbür antibiyotiklerle birlikte kullanılırlar.
YAN ETKİLERİ
Aminoglikozitler önemli ölçüde toksisi-tesi olan ilaçlardır. Ama istenmeyen etkilerin, çoğu zaman aşın dozlarda kullanım ya da uzun tedavi sonucunda ortaya çıktığını vurgulamak gerekir.
Bu bağlamda üç ikincil toksik etki kategorisi ayırt edilebilir:
• Alerjik aşırı duyarlılık.
• Organik savunmalardaki değişimler.
• Doza bağlı toksik etkiler.
Aminoglikozitlere aşırı duyarlılık olayı şiddet açısından çok farklı olabilir. Ateş, kaşıntı, ciltte leke biçimli döküntüler (egzantemler) gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bazen kanda akyuvar ya da alyuvar yapımında değişim gözlenir. Genellikle alerjik reaksiyon sıklığı düşüktür. Bağışıklık mekanizmasında değişikliklerle ilgili olarak, aminoglikozitlere dayalı tedaviyi izleyen mantar enfeksiyonlan görülmüştür. Ama bu komplikasyonlann sıklığı geniş spektrumlu antibiyotiklerde ortaya çıkana yalandır.
Doza bağlı toksik tepkiler daha tipik, sık ve önemlidir. Bunlar sinirsel uyanların iletimi, böbrekler ve işitme siniri (VIII. kafa çifti siniri) ile ilgilidir.
Sinir ile kas arasındaki iletiyi engellemede kurara (bir tür zehir) benzer bir etki gösterir ve solunum felcine yol açabilir. Bu durum dokularda çok yüksek antibiyotik yoğunluğuna ulaşıldığında gerçekleşir. Ama işleyişi tam olarak bilinmemektedir. En ağır reaksiyonlar neomisin kullanımında görülür; bu nedenle enjeksiyon yoluyla kullanım yasaklanmıştır. Aminoglikozitlere bağlı solunum durması, miyastenisi olan ya da aynı zamanda anestezik ya da kas gevşetici ilaçlarla tedavi gören kişilerde daha sıktır. Bu ağır toksik etkinin tedavisinde uygun bir solunum yardımının yanı sıra kurarın tersi etki gösteren ilaçlarla birlikte damar yoluyla kalsiyum tuzlan verilmesi önerilir. Aminoglikozitlerirv, böbrek ve işitme-denge sistemine yönelik toksisitesi bir ölçüde böbrek dokusunda ve içkulak sıvısında yoğunlaşma eğilimiyle açıklanır. Toksisite tepkileri çok yüksek yoğunluklar aşılmadıkça ya da tedavi çok uzun sürmedikçe çok seyrek görülür. Böbrek hasarının ilk belirtileri idrarda protein atıhmının artması, alyuvar ve silindirlerin bulunması, bazı kan incelemelerinde kreatinin, azot ve üre artışının belirlenmesidir. Daha ağır ve kalıcı hasarlar yerleşmeden tedavi kesilirse, böbrek işlevleri iki ay içinde normale döner.
Aminogükozitlerin kullanıldığı idrar yolu enfeksiyonlannda hastada önceden böbrek hasarı olabilir. Bu durumda böbreğin işlevsellik düzeyini değerlendirmede ve dozun aşırıya varmamasına yönelik kontrolde azami dikkat gereklidir.
Aminoglikozitlerin yol açtığı böbrek lezyonu, işitme-denge sistemiyle ilgili değişikliklerin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Gerçekten de böbrek hasarı antibiyotiğin idrar aracılığıyla atılımının yetersizleşmesine yol açar. Bunun sonucunda kanda ve dokularda antibiyotik yoğunluğu artar. Aminoglikozitlerin işitme-denge sisteminde yarattığı hasarda, aşırı antibiyotik dozunun ve böbrek işlevlerindeki değişikliklerin yanı sıra hastanın genç olması, önceden işitme ya da denge bozukluklarının bulunması, işitme – denge sistemi üzerinde toksik etkisi olan idrar söktürücüler gibi bazı ilaçların aynı zamanda kullanılması da rol oynar.
işitme bozukluğu başlangıçta akufeninin (kulak çınlaması, uğultu) ortaya çıkmasıyla ve bunun sonucunda ağırlıklı olarak tiz frekanslarla ilgili işitmenin zayıflamasıyla kendini gösterir. Ortaya çıkışından hemen sonra antibiyotiğin kesilmesiyle geriler ve kaybolur. Tersi durumda gittikçe ağırlaşarak tam işitme yitimine yol açabilir.
Denge işlevinde hasar belirtilerinden önce, olağan ağn kesicilerle geçmeyen ısrarlı bir baş ağnsı görülür. Ortalama 1-2 hafta süren akut evrede hasta bulantı, kusma ve denge bozukluklarından yakınır; bu belirtiler birkaç ay sürer. Tam iyileşme 12-18 ayda gerçekleşir, ama bazı olgularda hastalarda kalıcı lezyonlar ortaya çıkar. Aminoglikozitler etene engelini aşarlar. Bu nedenle gebelikte aminoglikozit kullanan annelerin çocuklarında ağır böbrek ve işitme bozuklukları görülebilir.